Basketbol şubemizin sporcusu Serdal Gazcılar ile gerçekleştirdiğimiz röportaj
Yapı Kredi Spor Kulübü Basketbol şubemizin başarılı ve örnek sporcusu Serdal Gazcılar ile gerçekleştirdiğimiz röportajı sunuyoruz:
Merhaba Serdal, öncelikle bize biraz kendinden bahseder misin?
Merhaba. 13.12.1972 yılında Almanya’nın Stuttgart şehrinde doğdum. Anne ve babamın Almanya’da işçi olarak çalışmalarından dolayı 3 kardeş de Almanya’da doğduk. Ben 2,5 yaşında Türkiye’ye geldiğim için o dönem hakkında pek bir şey hatırlamıyorum. Bir ablam (Şehnaz–1965 doğumlu), bir de abim (Selçuk–1971 doğumlu) var. En küçük kardeş olmama rağmen fizik olarak en gelişkinleri benim. Anne tarafında Boşnaklık var, sanırım ben biraz o tarafa çekmişim.
Anne ve babam halen Kocaeli’nin Karamürsel ilçesinde yaşıyorlar. Benim de çocukluğum orada geçti ve basketbola da Karamürsel’de başladım. Her çocuğun olduğu gibi önce okul bahçesinde, okul çıkışı beton zeminde yaptığımız maçlarda az kösele ayakkabı eskitmemişimdir.
Sonra bu yetmemeye başlayınca mahalle arkadaşları olarak Karamürsel Gençlik Spor Kulübü’ne başladık. Daha sonra meslek lisesi sınavlarında İzmit Endüstri Meslek Lisesi Makine Ressamlığı Bölümü’nü kazanarak, okul için İzmit’e gidip gelmeye başladım. İzmit’te önce okul takımında oynamaya başladım ki İzmit’te hem okul hem de amatör basketbol büyük şehirler dışındaki illere göre daha gelişmiştir. Okul takımında oynarken Petkim Spor yıldız takımına girdim. Okul bittikten sonra üniversiteyi kazanana kadar 1 sene de Karamürsel İdmanyurdu’nda oynadım.
İstanbul’a gelişin nasıl oldu? Basketbola burada nasıl devam ettin?
İstanbul’a üniversiteyi kazanmam ile birlikte 1990 yılında geldim. Mimar Sinan Üniversitesi İstatistik Bölümünü bitirdim. İstanbul’da basketbol camiası olarak kimseyi tanımadığım için okul takımında oynarken İzmit’te de Seka Kağıtspor’da oynuyordum. Daha sonra Karamürsel Gençlik Spor’da 2 sezon Deplasmanlı Bölgesel Lig’de oynadım. Ancak maçlar ve antremanlar için gidip gelmek hayli zor olmaya başlayınca bıraktım ve İstanbul amatör liginde oynamaya başladım. Sırasıyla Topkapıspor, Sultantepe ve Erenköy Gençlikspor’da oynadım. Topkapıspor’da eski milli basketbolcular Ömer Saybir, Engin Bayav ve Gökhan Otosüren ile aynı takımdaydık. İlk sene antrenörümüz de efsane basketbolculardan Zeki Tosun’du. Topkapıspor ile bir kez İstanbul 2.si, bir kez de 3.sü olduk. Bu arada 2004 yılında vefat eden Seka Kağıtspor’daki antrenörüm eski Beşiktaşlı milli basketbolcu Abdullah İnce’yi de buradan rahmetle anıyorum.
Kulüp takımları dışında son 5 yıldır Yapı Kredi Spor Şenliklerinde Yapı Kredi Sigorta, Business League ve Koç Olimpiyatlarında ise son 3 yıldır Yapı Kredi forması giyiyorum.
Oynadığın tüm ekiplerde bu güne değin görevini en iyi şekilde yapmaya çalıştığını biliyoruz, gerek oyunculuğun gerek kişiliğin ile tüm seyredenlerin beğenisini kazanıyorsun. Bunu neye borçlusun?
Öncelikle görüşleriniz için teşekkürler. İnsanın kendini değerlendirmesi çok zor ama şunları söyleyebilirim. Ben sıradan bir maçı bile disiplin ve ciddiyetle oynamaya çalışırım. Özellikle sporda disiplinsizliğe hiç tahammülüm yoktur. Bir de normal hayatta sakin biri olmama rağmen oyun içerisinde hırslı oluyorum.
Müsabakalara nasıl hazırlanıyorsun? Özel bir hazırlığın var mı? Nelere dikkat edersin?
Çok fazla hazırlık yaptığım söylenemez. Sadece 4–5 saat önceden yemek yemeye çalışırım. Kendimi motive etmek için biraz içime kapanır sessiz olurum. Maç öncesi de iyi ısınmaya dikkat ederim.
Yapı Kredi Basketbol Takımı bu sene Business League ve Koç Olimpiyatlarına katılacak. Sence takım olarak başarılı olabilecek miyiz?
Daha önce iki turnuvada da final oynadık ama kazanamadık. Bu sene de gruplardan çıkıp çeyrek final, yarı final oynamamız sürpriz olmaz. Ama tabi ki en önemlisi şampiyon olabilmek.
Hazır yeri gelmişken tüm bu turnuvalardaki maçlarımıza Yapı Kredi ailesini de davet ediyorum. Bizlere salonda destek vermeleri bizleri daha da motive edecektir.
Basketbol Takımımız için neler diyeceksin?
Takım 2–3 senedir aşağı yukarı aynı oyunculardan kurulu. Bunun daha çok beraber oynamanın getirdiği bir pozitif etkisi var. Ancak bu sene bazı iyi oyuncularımızı gerek askerlik gerekse iş değişikliklerinden dolayı kaybettik. Malum iş hayatının böyle bir hareketliliği var. Ama yeni gelen yetenekli arkadaşlarımız da var.
Bu vesile ile Yapı Kredi ailesinde geçmişte aktif olarak basketbol oynamış ve halen basketboldan kopmamış arkadaşlarımızı da takıma katılmaya davet ediyorum.
Yapı Kredi Spor Şenliklerinde de başarıların var. Bağlarbaşı Korusunda düzenlenen basketbol turnuvaları için ne düşünüyorsun?
Bahar turnuvalarına streetball branşından Yapı Kredi Sigorta Grubu olarak 5 senedir katılıyorum. Bu 5 sene içinde 2 şampiyonluk, 2 ikincilik ve 1 üçüncülük aldık. Bir kere de futbolda Yapı Kredi Sigorta Grubu olarak sonbahar dönemindeki bir turnuvada 1–2 maç oynamıştım. Hatta 2–1 yendiğimiz bir maçta stoper oynamama rağmen bir de uzaktan gol atmıştım.
Bu turnuva, yarışmanın ötesinde farklı şirketlerdeki insanların kaynaşması ve kurum kültürünün geliştirilmesi açısından da çok önemli. Ben bu turnuva sayesinde gerek banka gerekse diğer iştiraklerden bir sürü arkadaş edindim. Sporun böyle bir birleştirici ve kaynaştırıcı özelliği var. Hatta aynı şirkette çalışmamıza rağmen sadece merhabamız olan kişiler içinde şu anda en iyi arkadaşlarım olanlar var.
Bugüne değin sahalarda yaşadığın ve bizimle paylaşabileceğin ilginç bir anın var mı?
Anım yok anılarım var. Yakın zamandan geçmişe doğru birkaç tanesini anlatayım.
2 sene önce Business League’de grup maçında KMPG’yi az farkla yendiğimiz maçta 38 sayı atmıştım o maçı unutamam.
Koru’daki turnuvada Teftiş Kurulu ile yaptığımız final maçını son saniye üçlüğü ile kaybetmemizi unutamıyorum. O üçlüğü atan abimiz hala Yapı Kredi’de çalışıyorsa buradan kendisine selamlarımı yolluyorum.
Üniversite takımında oynarken İstanbul Üniversitesi maçında farklı yenilmemize rağmen ilk yarı 5 ya da 6 üçlük atmıştım ve o maçta sağ el serçe parmağımdaki kapsül yırtığı nedeniyle, serçe parmağım, yandaki parmağa bağlı şekilde bandajlayarak oynamıştım. İstanbul Üniversitesi ise bizden çok daha iyi bir takımdı ve kadrosunda 1.lig oyuncuları barındırıyordu. Maçtan sonra takım arkadaşlarım senin parmakları hep birbirine bağlayalım diye takılmışlardı. Hatta maç sonrasında Caferağa Spor Salonu’nun kantininde sıra beklerken maçın hakemi Ufuk Akyüz (yıllarca 1.ligde maç yönetmiş bir hakemdir) bana “nerde oynuyorsun?” diye sormuştu, ben de “sokakta” diye cevap vermiştim. Çünkü o dönem bir takımda oynamıyordum. Ufuk Akyüz şaka yaptığımı sanarak gülümsemişti ama şaka değildi.
Ben, Seka Kağıtspor’da oynarken abim de Karamürsel İdmanyurdu’nda oynuyordu. Bir maçta karşı karşıya oynamıştık. O maçı unutamam, 74–27 kazanmıştık.
İzmit’te Liseler arası basketbol turnuvasındaki Özel Kocaeli Koleji maçında 3 sayı ile mağlupken son hücumu biz kullanmış ve oyun kurucumuz irfan’a 3 sayı atılırken faul yapılmıştı. Süre top havadayken bitmişti ama top elden çıktığı için hakem faulleri attırdı. İrfan 3 faulü de atarak maçı uzatmaya götürmüş ve uzatmada maçı kazanmıştık. O maç sevinçten ağladığım ilk maçtır. İkincisi de Fenerbahçe’nin Şükrü Saraçoğlu’nda Gaziantepspor’u 3-0’dan 4–3 yendi maçtır.
Türkiye’de ve yurtdışında örnek aldığın, beğendiğin basketbolcular var mı?
Örneklerim biraz eskilerden olacak ama çocukken seyrettiğimiz ya da beraber büyüdüğümüz yıldızlardan daha çok etkileniliyor.
NBA’den Magic Johnson, Michael Jordan, Larry Bird
Avrupa’dan Drazen Petrovic, Toni Kukoc
Türkiye’den Harun Erdenay, Orhun Ene, İbrahim Kutluay
Basketbol kariyerini profesyonel anlamda devam ettirebilme şansın olsaydı hangi takımda/ligde oynamak isterdin?
Kesinlikle Fenerbahçe!
Ne zamana kadar basketbol oynayacaksın?
Bacaklarımın beni götürdüğü yere kadar oynamayı düşünüyorum. Bu futbol için de geçerli.
Ama ilerisi için alternatif sporlar da bulmaya ve yapmaya çalışıyorum. Örneğin bisiklete binmeyi çok seviyorum. Bu yaz sonuna doğru da surf öğrenmeye niyetliyim.
Yapı Kredi Sigorta’da çalışıyorsun bize biraz görevinden bahseder misin?
Yapı Kredi Sigorta benim ilk işim. 02.09.1996 tarihinden beri Yapı Kredi Sigorta’da (ki o zamanki adıyla Halk Sigorta) çalışıyorum. Sırasıyla Yangın Sigortaları Bölümü, Pazarlama Bölümü ve İç Denetim Bölümü’nde çalıştım. Şimdi ise İç Kontrol ve Risk Yönetimi Bölümü’nde çalışıyorum.
Bu yoğun tempodan fırsat buldukça vaktini nasıl değerlendiriyorsun?
Boş zamanlarda tabi ki spor (basketbol, futbol, bisiklet) ve Fenerbahçe maçlarına gitmek önceliklerimdendir.
Onun dışında arkadaşlarımla vakit geçirmeyi, yemek yemeyi, DVD ve maç seyretmeyi tercih ediyorum.
Eğlence anlayışın nedir?
Eskiden daha çok dışarı çıkardım ancak yaş ilerledikçe zevkler de değişiyor. Şimdi daha çok evde vakit geçirmeyi seviyorum.
Ancak büyük rock konserlerini ya da festivallerini kaçırmamaya çalışıyorum. En son bu seneki Rock’n Coke festivaline ve Çeşme’de tatildeyken de Duman konserine gittim.
Özellikle rock müzikte canlı performansı dinlemek başka oluyor. İstanbul’da tercih ettiğim mekanlar ise Çubuklu Hayal Kahvesi ve Babylon.
Yalnız yaşadığını biliyoruz. Bu zor olmuyor mu? Ev işlerini nasıl hallediyorsun? Yemek yapabiliyor musun mesela?
1990 yılında üniversite için İstanbul’a geldiğimden beri ailemden ayrı yaşıyorum. Arada ablam ve abimle de yaşamıştım ama genelde yalnız yaşadım.
O yüzden yalnız yaşamada büyük tecrübeyim ve her türlü ev ve yemek işini yapabiliyorum.
Genelde çok fazla dışarıdan yemek söylemem, kendim yapmaya çalışırım. Tavuk şinitzel, mantarlı tavuk sote, domates soslu makarna ve şehriye çorbasını iyi yaparım. Dışarıdan yemek tercihim ise Little Ceasers, Burger King ve Marmaris Büfe.
Bekârlığa veda etmeyi düşünüyor musun? Evlilik konusundaki düşüncelerin neler?
Bu soruyu annem mi ilave ettirdi?
Bu konuda gerek aile gerekse arkadaşlarımdan büyük baskı var ama yay burcu olduğumdan biraz özgürlüğüme düşkünümdür. O yüzden benim için zor bir karar, ama tabi kısmet bu işler.
Yaz tatillerini nasıl geçirirsin? Bize tavsiye edebileceğin yerler var mı?
Genelde iznimin en az 1–2 haftasını İstanbul dışında geçirmeyi tercih ediyorum. Son 3 senedir Çeşme’ye gidiyorum ve çok seviyorum. Çeşme’yi tavsiye ederim ama mutlaka surf öğrenmek lazım.
Ve Fenerbahçe.
Fenerbahçe senin için nedir? Sana ne anlam ifade ediyor?
Fenerbahçe’nin hayatımda önemli bir yeri var. O yüzden hayatımı Fenerbahçe’ye göre düzenliyorum diyebiliriz. Bu, ailem ve arkadaşlarım tarafından da bilinir ki Fenerbahçe maçı olduğu zaman beni hiçbir bir yere çağırmazlar. İç Denetim’de çalışırken, yıllık denetim planı hazırlama aşamasında fikstürü de dikkate aldığımı buradan itiraf edeyim.
Ama şunu vurgulamak isterim ki benim taraftarlığım sadece Fenerbahçe eksenindedir. Diğer takımlara karşı aldığımız sonuçlardan ötürü kimseyi arayıp kızdırmam, mail atmam, o yüzden diğer takımları tutan arkadaşlarım da aynı hassasiyeti bana karşı gösterir.
Bunlar dışında yıllardır kombine kart sahibiyim ve Şükrü Saraçoğlu’ndaki tüm maçlara giderim. Ayrıca basketbolda da önemli Euroleague maçlarına gitmeye çalışıyorum.
Basketbol nedeniyle elde ettiğim dostlukların bir benzerini de Fenerbahçe sayesinde kazandım. Örneğin maçları tribünde beraber seyrettiğim dostlarımın çoğu ile Fenerbahçe sayesinde tanıştık. Dostluklarımız Fenerbahçe tribünleri ile de sınırlı olmayıp normal hayatımızda da birçoğu ile görüşüyoruz.
Sevgili Serdal, bizimle gerçekleştirdiğin bu güzel sohbet için sana teşekkür ediyoruz.
Ben teşekkür ederim, kolay gelsin.
Tüm Röportajlar