Yazarlar Dursun Taparlı

Yelken Sporu ve Deniz Sevgisi ( II )

Eylül’de Gökova
Yapı Kredi Spor Kulübü Yelken Şube Sorumlusu Dursun TAPARLI, Yelken Sporu ve Deniz Sevgisi yazı dizisine, 2010 Eylül ayında gerçekleştirdikleri Gökova gezisinin izlenimleriyle devam ediyor.

Yelken Sporu ve Deniz Sevgisi ( II )
Yelken Sporu ve Deniz Sevgisi ( II )
Yelken Sporu ve Deniz Sevgisi ( II )
Yelken Sporu ve Deniz Sevgisi ( II )
Yelken Sporu ve Deniz Sevgisi ( II )
Yelken Sporu ve Deniz Sevgisi ( II )
Yelken Sporu ve Deniz Sevgisi ( II )
Yelken Sporu ve Deniz Sevgisi ( II )
Yelken Sporu ve Deniz Sevgisi ( II )
Yelken Sporu ve Deniz Sevgisi ( II )
Foto Galeri /
Deniz ve yelken sevdalıları çok iyi bilir, Eylül ayında Ege kıyılarımız bir başka güzelliğe bürünür. Cennet koylarımızdan tur tekneleri yavaş yavaş çekilmeye başlar. Sakinlik ve sessizlik arayan, doğa ile baş başa kalıp kafamı dinleyeyim diyenlere gün doğar.

Geçen yazımda, Yunan adalarındaki maceralı yolculuğumuzda karşılaştığımız zorluklardan ve bakımsızlıktan bahsetmiş, bizim koylarımızın ne kadar güzel olduğunu, gerek doğası ve gerekse konaklama imkanları bakımından Yunan Adaları'na göre üst seviyede olduğumuzu belirtmiştim. Bizim Göçek, Yeşilova Körfezi, Söğüt, Hisarönü, Orhaniye, Datça, Gökova kıyılarını ULU MİMAR dantel gibi örmüş ve biz insanlara hediye etmiş.

Biz de çok kıymetini biliyoruz ya!
Neyse, bu yazımızı 25 Eylül – 2 Ekim arasında sevgili arkadaşımız Halil Bey'in - en iyi tekne - ELİKA (Benautu 40) ile 1 haftalık Bodrum – Gökova seyrine ayırdım. ELİKA'yı merak edenler için çocuklarımın isimlerinden (ELİF ve KAAN) kısaltma olduğunu söylememe gerek yok sanırım.

1. Gün

25 Eylül Cumartesi, alışveriş kumanya tedarikinden sonra Turgutreis D- Marinden 14.30 gibi çıkış. Bu seyirde yalnız değiliz, Dragon Fly (Lagoon 440 Katamaran), Simge (Jeaneau 42) ve Pigeon (Bavaria 37), 4 teknede toplam 9 kişiyiz. Okluk koyunda 3 kişi daha ekiplere katılacak... Kos Adası sancakta, Akyarlar feneri iskelemizde, Bodrum Kalesi önünden geçip Karaada'yı sancağımıza alıp ilerliyoruz… Hava raporu pek iç açıcı değil, akşama rüzgar Kuzey- Doğu'dan 20-25 Knot'a çıkacak, gece ve ertesi gün fırtınamsı bir durum var. Fazla açığa çıkmamak gerek. Simge'de bulunan deneyimli Hüseyin Kaptan, bu yörede her zaman görülmeyen bu rüzgara karşı korunaklı Tavşan Burnu'nu öneriyor. Turgut Reis marinadan çıkalı daha 1,5 saat olmuş ve Karaada'yı bile geçmemiş durumdayız.
Tavşan Burnu'na bizim gibi düşünen çok sayıda gulet, motoryat ve yelkenli, bizden önce gelip kimi alargada, kimi kayalardan koltuk alarak kendilerini korumaya almışlar bile.
Biz de biraz açıkta bekledikten sonra, zincir bırakıp kayalara koltuk alıyoruz. Yerimiz korunaklı, günün ilk denize girme faslından sonra, akşama herkes bir arada, yemek, sohbet.

2.Gün

Sabah kısa bir süre için rüzgar dinmiş gibi ancak, hava durumu öğlenden sonra yine şiddetli rüzgar gösteriyor.Yerimiz güzel, deniz muhteşem, zaten hiçbir tekne ayrılmıyor, açıklarda deniz hayli kabarmış. Biz de doya doya denize girip günümüzü akşama bağlıyor, gecemizi yine Tavşan Burnu'nda geçiriyoruz.

3. Gün

Sabah erken kalkıyoruz. Rüzgar dinmiş, hava çok güzel hava raporlarına göre, 3-4 gün boyunca rüzgar 3-5 Knot esecek, sıcaklık 25 dereceye çıkacak. Gece fazla uyuyamadığımızdan denize girerek güne merhaba diyoruz. Marina dışında koylarda demirledinizse ve hava da var ise, her an müteyakkız durumdasınız. En küçük seste kalkıp etrafı kontrol etmeniz gerekiyor. Esasen denizde kısa süreli uyku da insana yetiyor.
Sabah kahvaltısı ve ardından saat 10.oo gibi zincir toplayıp koltuk halatını alıyoruz. Yolumuz oldukça uzun, rotamız Datça Yarımadası Armonika (Gerence) koyu. Dört tekne art arda 5 saate yakın yolumuz var. Rüzgar Güney Batıya dönmüş durumda. Karaada'yı dönünce hemen yelkenlerimizi açıyoruz. Rüzgarı apazdan alıp saatlerce yelken yapma imkanı buluyoruz. Denizin hışırtısından başka ses yok. Yelkenli teknenin ayrıcalığı bu olsa gerek. Balık takımlarımız da var, arkadan "sırtı" bırakıp, misinayı ara sıra yokluyoruz, ama gelen giden yok.

Saat 15.oo gibi Armonika koyundayız. Kayalardan koltuk alıp dört tekne yan yana sıralanıyoruz. Bizden başka hiçbir tekne yok, zaten gelse de yer yok. Para pul vermediğimiz halde koy bize ait, deniz muhteşem, 5 saatlik keyifli yolculuğumuz, hava kararıncaya kadar deniz keyfi ile sürüyor. Akşama yemekte hep beraberiz yine. Etrafta ne bir canlı ne de ışık var. Yıldızlar Gökova'ya yaklaşmış, tek tek sayıyorsunuz. İçkinin tadı bir başka sanki… Böyle romantik bir ortamda, gitar kılıfından çıkıp, şarkılar, türküler ve ardından koro yayına başlamaz mı!

"Dün gece, bu gece, evvelki gece,
Dün gece, bu gece, evvelki gece,

Hiç uyumadım, hiç uyumadım,
Uyumadım uyumadım, uyumadım,
Hiç uyumadım, hiç uyumadım,"

Sözler bu kadar.
Bu nakaratın koro halinde değişik tonlarda ve en az yarım saat boyunca söylendiğini düşünebiliyor musunuz? Aralarda, Mardinli Aziz ve Diyarbakırlı Yusuf kardeşlerimizin uzun hava ve gazel soloları, bu koroyu tamamlıyor.

Ben bu güne kadar böyle bir koro ve solo uyumunu hiç duymamıştım. Arkadaşlar bu koroda rekorlarının 1,5 saat olduğunu söylüyorlar. Ne de olsa Armonika Koyu bu gece bize ait ya, istediğin kadar gürültü yap şarkı söyle. Gökova'da yıldızlar bizden şikayetçi değil.

4.Gün

Sabah kahvaltı sonrası, Armonika Koyu'ndan ayrılıyoruz. Rüzgar Kuzey –Batıdan 5-6, zaman zaman 8-10 knota çıkacak. Yelken yapmaya kararlıyız. Rotamız Kuzeye doğru. Meşhur Gökova termik santralinin yüksek bacasını pruvamıza alıp tramolalarla yükseliyoruz. Yaklaşık 4 saat motor sesi yok, denizin hışırtısını dinleyerek keyifli bir yelken seyrinden sonra, tekrar Datça Yarımadası'na dönüyor ve Nergis Koyu'nda demirliyoruz.

Gökova'nın, özellikle de Datça Yarımadası'nın bu bölgesindeki koyların hepsi birbirinden güzel, dibi kumsal olan yerlerde deniz turkuaz rengini almış. Etrafı yeşillik ve dibi erişte ile kaplı yerlerde denizin rengi yeşil ile lacivert arası. Eylül sonuna geldiğimiz günlerde böyle deniz bulunca bize düşen görevi saatlerce yüzerek yerine getiriyoruz.

Akşama konaklamak için Hüseyin Kaptan Ayın Koyu'nu öneriyor. Okluk koyundan bir önceki koy, kumsalı var ve gerçekten muhteşem doğaya sahip bu koy'da küçük bir restoran ve bağlanacak iskele var. Gezimizin 4. gününde karada akşam yemeği ve sabah kahvaltısı alabileceğiz. Restoran sahibi Ercan, öylesine misafirperver ki, 15 dakikada hepimizle senli benli oluyor. Su bol 4 tekneyi de tertemiz yıkıyor ve sırasıyla herkes üzerindeki giysilerle hortumdan akan tazyikli sudan nasibini alıyor. Akşama bu yörelerin favori balığı Lagos, ardından yine değişmeyen nakaratıyla koromuz devreye giriyor. O gece bu koy da bize ait, karışan yok, rahatsız olan yok. Gökte yıldızlar biraz daha yaklaşmış sanki. Gökova ismini boşuna koymamışlar.

"Dün gece, bu gece, evvelki gece,
Hiç uyumadım, hiç uyumadım, hiç uyumadım."

5. gün

Sabah kahvaltısı sonrası yine yelken yapacağız. Rüzgarın yönü Kuzey – Batı. Rotamız yine kuzeye ve Akbük'e... Yaklaşık 2 saat yelken ve Akbük Koyu'nda zincir bırakıp alargada kalıyoruz. Deniz muhteşem turkuaz renginin bütün tonlarını görüyorsunuz, derinlik 8-10 metre ancak kum tanelerini sayacaksınız neredeyse. Bu deniz kaçırılır mı, tabii ki görev yerine getiriliyor. Öğlen yemeğimizi alıp akşamüzeri gözümüz ve aklımız Akbük'te kalmış olarak tekrar Datça Yarımadası'na rota tutuyoruz. Büyük üstat Sadun Boro ile özdeşleşen Okluk Koyu'na gidiyoruz. Eski Cumhur Başkanlarımızdan Turgut Özal'ın da sahiplendiği ve bir de özel dinlenme tesisi yaptırdığı Okluk Koyu Cennetin yeryüzündeki yansımalarından bir parça olsa gerek. Bu bölgenin tamamının korunmasında Sadun Boro'nun çabaları ile Turgut Özal'ın desteğini hiçbir deniz sevdalısının unutmaması gerek.
Koyun girişinde sizi 2 ada ve deniz kızı heykeli karşılıyor. Koyda iki adet restoran var. Girişte ilk restoranın geniş ve rahat iskelesine tonoz alıp kıçtan bağlanıyoruz.
Üstat Sadun Boro Kısmet teknesini Rahmi Koç müzesine gönderdikten sonra yeni katamaranı orada bağlı duruyor, gözlerimiz arasa da O'nu göremiyoruz.
Akşam saat 10.oo gibi bizim tekneye 2 arkadaşımız, Simge'ye de 1 misafir daha katılacak.
Akşam yemek saatine kadar tekneler tertemiz yıkanıyor. Su burada da bol. Birbirimizi ıslatıp biraz gürültü çıkarınca, komşu teknelerden kendi yaşlı, partneri genç "güngörmüş" bir bey, bizi, Alman Turistlerin rahatsız olduğu gerekçesiyle hoş olmayan bir şekilde uyarıyor.

Bizler sükunetimizi bozmayıp, bu çok bilge kişiyi denize atmıyor ve özür diliyoruz. Bu da bizden gitsin diyoruz.

Akşama misafirler Dalaman'dan Okluk Koyu'na kara yolu ile geliyorlar, birbirini önceden tanıyanlar hasret gideriyor. Tanımayanlar da birkaç dakikada senli benli oluyor. Denizde ve de teknedeyseniz, hele hele erkeklerden oluşan bir grupsanız, ortada resmiyetten bahsetmek anlamsız, erkek erkeğe muhabbet alır başını nerelere kadar uzar. Balık ve rakının yanına bu muhabbeti de ekleyin, bundan sonrasını da artık varın siz hayal edin.

6.Gün

Sabah aydınlığında Okluk Koyu'nun doyumsuz güzelliklerini bir kez daha seyredip, kahvaltı sonrası tonoz bırakıp, palamarları çözüyoruz. Sancağımızda deniz kızı heykeli bizi uğurluyor. Rotamız Sedir Adası (Kkleopatra Plajı). Önden Simge gidiyor, teknelerin bağlanması için yer varsa, bizi haberdar edecek. Bir süre sonra Simge'den telsizimizden, Mardinli Aziz kardeşimizin 1 adet deniz anası gördüğü için burada denize girmeyeceği anons ediliyor. Kendisinin bu titizliğine karşın, sevimliliği ve içtenliği baskın çıktığı için, Sedir Adası'na gidemeden, Kleopatra Plajını da göremeden Tuzla Koyu'na dümen kırıyoruz.

Bu arada teknelerimiz kendi aralarındaki haberleşmesini el telsizleriyle yapıyor. Marinaların
kanalları farklı frekanslarda. 72-73 gibi, 16 . kanal Sahil Güvenlik tarafından acil kanal olarak ayrılmış. Bu kanal tüm denizcilerin mutlaka açık tutması gereken bir kanal ve hava raporlarının da yayınlanacağı kanalı bile buradan anons ediyorlar. Teknelerin aralarındaki konuşmalar bu kanaldan yapılamıyor. Sadece çağrı yapılıp görüşülecek kanalın frekans numarası veriliyor. Her iki taraf da bu kanala geçip oradan konuşabiliyor. Tabii normal konuşma dışına taşmadan. Çünkü aynı kanalda başkaları da dinlemede olabiliyor.
Örneğin, Elika'dan Dragon Fly ile konuşacağız.

Elika 16. kanaldan anons ediyor: Dragon Fly, Dragon Fly, Dragon Fly, burası Elika, Elika, Elika tamam.
Dragon Fly cevap: Dragon Fly dinlemede, Dragon Fly dinlemede tamam.
Elika:: 17. kanal, 17. kanal tamam.

Her iki taraf da 17. kanala geçip, bu kanaldan konuşmaya devam ediyor. Eğer 16. Kanaldan bağlantıyı kurup farklı kanala geçmezseniz ve konuşmanızı yapmaya devam ederseniz, Sahil Güvenlikten, "16. kanal acil kanalıdır, derhal terkedin'' diye sertçe fırça gelebilir. Tıpkı bana olduğu gibi…

Tuzla Koyu, Gökova'nın görülesi yerlerinden bir başka köşe, denize doya doya giriliyor. Yemek sonrası, geceleyeceğimiz Ayın Koyu'na vakitlice gitmek düşüncesindeyiz. Gezimizin favorileri içinde ilk sırada yer alan Ayın koyu bizi 2. kez bekliyor. Lokanta sahibi Ercan'a hazırlıklar için bilgiler iletiliyor. Saat 16.oo gibi yine 4 tekne mütevazi iskelede bağlanıyoruz. Deniz ve bol su akan kalın hortumla tekneler ve mürettebat doğal olarak ıslatılıyor. Hamit Bey, üzerindeki giysileriyle birlikte ıslanmaktan çok mutlu. Gece güzel, yıldızlar yeryüzüne daha yaklaşmış sanki. Biraz sonra ay denizden yükseliyor. Halil Bey uzunca uğraşıdan sonra bu anı resimliyor.

7. Gün

Sabah kahvaltımız yine mükemmel, yok yok. Bugün dönüş yolculuğumuz başlayacak, yolumuz oldukça uzun. Rotamız, Kuzey-Batı rüzgarı orsadan 10-15 Knot arası alarak Kisse Bükü'ne gideceğiz. Saat 10: oo gibi yola çıkıyoruz, hemen yelkenler açılıyor. Rüzgarı kafadan aldığımız için tekneler yol yapamıyor. Biz yelkenlerimizi biraz küçültüyoruz ve faydası da oluyor. Diğer teknelerin hepsini geride bırakıp gidiyoruz. Gökova termik santrali ve Ören sancağımızda rüzgar bir anda kalıyor, tramola atarak yarım apaz Güney-Batı'ya dönüyoruz. Ancak bu manevra bize oldukça zaman kaybettiriyor. Gökova santralinin bacasını bir türlü geride bırakamıyoruz. Çaresiz motor çalıştırıyor ve toplamda 6 saatlik bir yolculuktan sonra Kisse Bükü'ne denizin içindeki kayalıktan koltuk alarak bağlanıyoruz. Bizden başka bir tane yabancı tekne var. Deniz muhteşem ancak biraz serin. Tarih 1 Ekim, artık ve havalar yavaş yavaş soğuyacak… Gece buradayız, hava biraz sertleşebilir, yağmur ihtimali de var.

8.Gün

Sabah vakitlice yola çıkıyoruz. Hava biraz daha sertleşiyor, rotamız artık Bodrum, Karaada iskelede kalacak. Bodrum önünden geçip Akyarlar Burnu'nu döneceğiz. Akyarlar Burnu, her zaman rüzgar kaçakları, civarnalar nedeniyle yelkenle geçişlerde sıkıntı yaratabiliyor. Ayrıca, yolunuzun ortasında işaret veya şamandıra konulmamış kaya döküntüleri var. Allahtan GPS gibi muhteşem bir aletimiz var ve bu sığlıkları net bir şekilde görebiliyoruz.

Toplamda 4 saat süren yelken ve motorla yolculuktan sonra kazasız belasız Turgut Reis Marinaya ulaşıyor ve telsizimizle palamar istiyoruz. Akyarlar'da Kos Adası'na en yakın noktada Fener Restoran vardır, bilenler bilir. Bu seyir günlüğümüze finish noktasını burada koyacağız.

Bu geziden aklımızda kalanlar, yaklaşık 100 mil deniz üzerinde geçen 8 gün ve bunun büyük bölümünde yelken seyrinin doyumsuz keyfi, kazanılan yeni deneyimler.
Gökova'nın tarif edilemeyecek kadar muhteşem ve hala bakir kalabilmiş güzelliklerinin keşfedilmesi, Gökova'da gece gökyüzünün ve yıldızların doyumsuz güzelliklerinin seyredilmesi.

Her şeyden de önemlisi, deniz sevgisi ve yelken sporunun bir araya getirdiği, farklı kimliklerdeki insanların birlikteliği ve bu birliktelikten doğan yeni dostluklar. Yelken dostlarına selam. Bir başka seyirde tekrar buluşmak dileğiyle.

12.10.2010

Dursun Taparlı
YKSK Yelken Şubesi Sorumlusu


Yazarı Tanıyalım Yazarın Tüm Yazıları Yazarın E-posta Adresi