Yazarlar Bora Büke

Bora BÜKE’nin kaleminden...

Denizlere dair ilk aşkım: İğneada…
Bora BÜKE’nin kaleminden...
Bora BÜKE’nin kaleminden...
Bora BÜKE’nin kaleminden...
Bora BÜKE’nin kaleminden...
Bora BÜKE’nin kaleminden...
Bora BÜKE’nin kaleminden...
Bora BÜKE’nin kaleminden...
Bora BÜKE’nin kaleminden...
Bora BÜKE’nin kaleminden...
Bora BÜKE’nin kaleminden...
Bora BÜKE’nin kaleminden...
Bora BÜKE’nin kaleminden...
Bora BÜKE’nin kaleminden...
Bora BÜKE’nin kaleminden...
Bora BÜKE’nin kaleminden...
Foto Galeri /

Hırçın bir rüzgar… Göz alabildiğine kilometrelerce uzayan upuzun bir kumsal… Ve o kumsalı o bembeyaz köpükleriyle döven dalgalar… Çocukluğuma şöyle bir dönüp de anılarımı tazelemeye çalıştığımda aklımda kalanın sadece bu üç şey olduğunu anlıyorum: Rüzgar, kumsal ve bol köpüklü dalgalar…

1970’li yılların başında denizi ilk olarak İğneada’da görmüştüm ben. Aşkım ilk orada başlamıştı denizlere dair. Denize ve de Karadeniz’e elbette! O yörelerden ayrılmamızın ardından, çok istememe rağmen, uzun yıllar yolum bir türlü düşmek bilmedi o bölgeye. Yine de her daim yüreğimde bir özlem olarak kalmasını bildi İğneada…

İğneada’ya İstanbul’dan gidebilmek için birden fazla alternatif var. En güzel güzergahın İstanbul-Saray-Vize-Poyralı-Demirköy ve İğneada olduğunda karar kıldım ve gişelerden sonra Çerkezköy çıkışından sapıp otobandan ayrıldım. Az sonra beni karşılayan ve sarının başka hiçbir yerde göremeyeceğiniz değişik tonlarıyla bezenmiş o güzelim ayçiçeği tarlaları kilometreler boyunca Poyralı’ya kadar bana eşlik ettiler.

Saray ve Vize’nin ardından vardığım Poyralı’da Demirköy-İğneada tabelasından saptım. O yol beni sarının kucağından alıp, yeşilin hakim olduğu bir yörenin kucağına usulca bırakıverdi. Meşe, gürgen, kayın ve çam ağaçlarının elbirliği yaparak tüm doğayı bir uçtan bir uca yeşile boyadıkları bir güzergahta yol alırken, Demirköy’ü de geçtikten sonra birden İğneada tabelasını gördüm. Gelmiştim.

Bilmeyenler İğneada’yı ada sanırlar. Oysa değildir. Karadeniz’in batı kıyısının en uç noktasında bulunan bir sahil beldesidir İğneada. Oraya “ülkenin bittiği yer” de diyorlar! Alabildiğine şirin, alabildiğine bakirdir…

Tesis yönünden pek de zengin bir bölge değil İğneada… Belki de en büyük eksikliği bu. Ya da en büyük şansı…! Kimbilir? Tesisler Ege veya Akdeniz’de olduğu gibi yoğunlaşsa ola ki böylesi büyüleyici bir bakirliği korumakta zorluk çekebilir bu belde. Ancak, yapımına neredeyse on beş sene evvel başlanıp yarım bırakılmak zorunda kalınan devasa büyüklükte dokuz-on katlık bir otel inşaatı İğneada’nın o güzelim kumsalının görüntü estetiğini son derece olumsuz yönde etkiliyor. Faal olarak çalışan o da henüz yeni açılmış sadece bir adet otel, bir iki tane de motel var İğneada’da… Gerisi hep pansiyon.

Uçsuz bucaksız bir kumsalı var İğneada’nın. Yer yer 50-60 metreye varan bir en ve boyu yaklaşık 20 kilometreye ulaşan bir kumsal canlandırın hayalinizde… Kuzeydeki İğneada Burnu’ndan başlayan kumsal, daha aşağılardaki bir başka Karadeniz kasabası olan Kıyıköy’e doğru kilometrelerce uzanıyor. Bu kumsal,  İğneada koyunu, tıpkı, kraliçelerin boynundaki paha biçilemeyen taşlarla bezenmiş bir gerdanlık gibi kaplamış…

Gezeceğim yerlerin planını yapmaya başlıyorum İğneada’da: Dupnisa Mağarası, İğneada Limanı, Limanköy’deki İğneada Feneri, Bulgaristan sınırındaki Türk köyleri olan Beğendik ve Sislioba… İlk durağım Dupnisa Mağarası. Maalesef bu gezim, Demirköy’ü geçtikten sonra Dupnisa Mağarası’na giden yolun kapalı olması nedeniyle hüsranla sonuçlanıyor. Yoldaki bir alabalık yetiştirme çiftliğini gezip mağarayı göremeden geri dönmek zorunda kalıyorum. Demirköy üzerinden yeniden İğneada’ya doğru yol alıyorum. Cumhuriyet Meydanı’nı geçtikten sonra yaklaşık 1 km. ötede İğneada’ya çadır kurmak için gelen tatilcilerin o rengarenk çadırları karşılıyor beni yolun sol tarafında. Fotoğraf çektiğimi gören çadır sakinleri çay içip sohbet etmeye çağırıyorlar beni. Onları kırmıyorum.

Çadır yerinin hemen yanı başındaki sazlıklarla kaplı gölete takılıyor gözüm. Ellerinde tuttukları ince uzun balıkçı kamışlarıyla sabahın o erken saatinde balık tutmaya gelenler var göletin kenarlarında. Onları da fotoğraflıyorum. İğneada, çevresinde barındırdığı gölleriyle de oldukça meşhur bir bölge. Avcılar için de tam bir cennet burası! Bu yöre, yazın yazlıkçı turistlerin, kışın da avcıların akınına uğruyor…

Daha sonra otomobilime binip limana doğru yol alıyorum. Korunaklı liman İğneada’nın yaklaşık 5 km. dışında. Balık zamanı İğneada’ya o kadar çok balıkçı teknesi gelirmiş ki, akşamları güneşin batıp da gecenin karanlığının bastırmasının ardından açıklardaki yüzlerce balıkçı teknesi ışıklarını bir yaktılar mı, buranın yerlileri bile İğneada’nın merkezinin karada mı yoksa denizde mi olduğu konusunda tereddüte düşerlermiş zaman zaman!

İğneada’da bir-iki gün denizin ve de kumsalın tadını çıkartmamın ertesinde İğneada’nın 7 km. uzağındaki Limanköy’de bulunan İğneada Feneri’ne gidiyorum. Fener, sarp kayalıkların tepesine bembeyaz bir kuğu gibi kurulmuş. Fener’in hemen yanı başında Fener görevlisi için tahsis edilmiş binanın zarif ve temiz görünümüne hayran kalıyorum. Bir müddet, bulunduğum yerden hiç kıpırdamaksızın huşu içinde seyrediyorum bu muhteşem güzelliği… Dalgaların o sarp kayalıklara çarpmasının çıkardığı seslere karışan rüzgarın uğuldayan sesi, ortaya, dinlemesine doyum olmayan kusursuz bir senfoni çıkartıyor.

Fener’in sorumlusu Nihat Bey’le tanışıyorum; tam bir deniz tutkunu. Aynı zamanda çok da iyi bir balıkçı… Hangi balığın hangi ayda tutulup yenileceğinden, hangi balığın nasıl kesilip nasıl pişirileceğine dair son derece detaylı bilgiler aktarıyor bana. İğneada’ya balık yemek için asıl 27 Eylül’den sonra gelmemi tavsiye ediyor. “O tarihlerde kestane karası fırtınası kopar. Palamut, işte o fırtınadan sonra gerçek palamut olur.” diyor. Kestane karası fırtınasının ardından palamut iyiden iyiye yağlanır, tanesi 900 gram ile 1 kilo civarlarına çıkar ve tavadan da ızgaraya terfi edermiş… Öğreniyorum!

İğneada’da konakladığım sonraki günlerde, Türkiye’nin Bulgaristan sınırındaki iki hudut köyü olan Beğendik ve Sislioba Köylerini gezdim. Oradan öteleri artık yok Türkiye için! Beğendik Köyü’nün kumsalından Türk-Bulgar sınırını belirleyen Rezve Deresi ile hemen tepesinde yer alan Bulgar köyü Rezova’yı çıplak gözle seyrederken hüzünlü duyguların dalgalarına kaptırdım kendimi…

Sonrasında da, denizlere dair ilk aşkım olan İğneada’dan istemeye istemeye ayrılarak İstanbul’a döndüm yeniden… Yine de o aşkın, üzerinden onlarca sene geçmesine rağmen içimde hala yaşıyor olmasının verdiği haz beni kısmen de olsa avutmaya yetti bu dönüş yolculuğunda… Ne de olsa ilk aşkların yeri hep başka olur insan belleklerinde… Esen rüzgarlar, zamanla yüreklerdeki alevi söndürmüş olsalar dahi, geride bıraktıkları korlar, içimizi ısıtmaya devam ediyorlar galiba…

Ulaşım:

İğneada’ya İstanbul’dan ulaşmak için birden fazla alternatif var. Özel araçla gidilebileceğiniz gibi (Saray-Vize-Poyralı üzerinden 230 km.) otobüsle de (Lüleburgaz üzerinden 260 km.) gidebilirsiniz. Otobüsler her gün yazın 4, kışın da 2 sefer yapıyorlar karşılıklı olarak. Yolculuk özel araçla yaklaşık 3 saat sürerken, otobüsle seyahet edenler dur kalkları da eklerseniz beldeye 5 saatlik bir yolculukla ulaşabiliyorlar.

Coğrafya:

İğneada, Kırklareli ilinin Demirköy ilçesine bağlı bir sahil beldesidir. Batı Karadeniz’in en uç noktasında bulunur. Hemen yakınındaki Beğendik Köyü’nün kumsalından Bulgaristan’ın Rezova Köyü’nü görebilirsiniz. Çevresindeki o yemyeşil ormanlık alanları, sazlıklarla kaplı gölleri ve 20 kilometreye ulaşan olağanüstü güzellikteki kumsalıyla adeta cennetten bir parçadır İğneada…

Yemek-Konaklama:

Konaklama açısından çok zengin bir yer sayılmaz İğneada! Henüz yeni açılmış bir otele, birkaç da motele sahip. Konaklanacak yerlerin gerisi pansiyon şeklinde. Bu yörede çadır tatilcileri için uygun kamp yerleri de var. Yemek içinse, İğneada’da akla gelen ilk şey elbette balıktır. Bu balıkçı beldesinde her daim taze balık bulabilmek mümkün. İğneada Cumhuriyet Meydanı’nın çevresine sıralanmış mekanlarda da rahat rahat ve de oldukça ucuza karnınızı doyurabilirsiniz.

Bora BÜKE
Yapı Kredi Spor Kulübü Derneği
Sosyal Aktiviteler Yöneticisi ve Web Sitesi Editörü

Yazarı Tanıyalım Yazarın Tüm Yazıları Yazarın E-posta Adresi